Forutan Devrime patladı

Hakkı Devrim'in eleştirilerinden nasibini alan Mansur Forutan Devrim'e fena patladı. Devrim'i eski kafalılıkla eleştiren Forutan başlıklı yazısıyla yazara göndermelerde bulundu.
Yazı: Mansur Forutan
Kaynak:
-Kendi adımdan önce 'rock' kelimesini öğrendim. Zaten uzun yıllar boyunca adımın 'kapa çeneni' olduğunu sanmıştım. Öğrendiğim ikinci kelime olmasa da üçüncüsü de ballad'dır.
Ve geçen gün bu iki kelimeyi içeren bir yazı yazdım.
Bunun üzerine de değerli büyüğüm Hakkı Devrim de perşembe gecesi Okan Bayülgen'in Haber Makinası adlı programında ballad'ın Türkçe'de tek 'l' ile yazıldığı üzerine malumatlar verdi.
İzleyemedim, arkadaşlar iletti.
Önce anlayamadım. Yani bir programda yabancı menşeli kelimenin tek 'l' ile mi yoksa çift 'l' ile mi yazıldığı üzerine bir konu çerkezköy manlift kiralama şmanın olabileceğine akıl sır erdiremedim. Sonra jeton düştü.
Sevgili Hakkı Abi, elim kalem kağıt tuttuğundan beri ballad'ı çift 'l' ile yazarım. Rock'daki 'c' harfine babama duyduğum kadar saygı gösteririm. Rock'u 'c'siz yazdığın zaman işin büyüsü kaçar çünkü: Rok! Ne kadar itici ve sevimsiz.
Bunlar sıradan birer kelime değil ki artık. Bunlar birer logo, tıpkı Sony gibi, tıpkı Nokia gibi mütalaa edilmesi gerek. Bu bir.
İkincisi, istediğim gibi yazarım. Ben derdimi nasıl anlatmak istiyorsam öyle anlatırım, hangi kelimeyi kullanmak istiyorsam da öyle kullanırım. TDK gönüllüsü olmadım hiç. Dil benim tuvalimdir ve istediğim rengi kullanırım ve içimden ne geliyorsa onu çizerim.
Çok şükür bu dükkanın müşterisi bu maldan memnun. Ben Akmar pasajıysam bana Kapalıçarşı kriterlerini dayatamazsınız... Her ikisi de ihtiyaç ve hiçbiri birbirinden daha üstün değil.
Üçüncüsü, muhtemelen bundan otuz yıl sonra falan ufak cemaatlerin kendi dilleri oluşmaya başlayacak. Buna globalleşmenin ileri safhası olarak da görebilirsiniz. Ve Kuzey Kore olmadığınız sürece buna karşı koymanız da imkansız. Çünkü bir halt üretmiyoruz. Dünyaya yayabileceğin bir kültür üretemezsen, yaratılanı ve dolayısıyla da terminolojisini de beraberinde almak zorunda kalırsın. Üretmediğin sürece de istilaya uğrarsın.
Eskiden yerli malları haftası olurdu ve Bağdat Caddesi'nde kadınlar perdelik kumaş satan Dodanlı'nın önünde kuyruk olurdu. 2006'nın Bağdat Caddesi'ni anlatmama gerek yok. Dodanlı hala orada ama etrafını Starbucks'lar kuşatmış. Otuz yıl sonra yerli kelimeler haftası tertiplenirse şaşmayın. Ve bunun sorumlusu da ben değilim.
Benim istilaya uğramak gibi bir korkum ve endişem falan yok. Ben bir dünya vatandaşıyım ve derdimi de bir dünyalı gibi anlatmayı seviyorum. Kara Üzüm Happesi çaldı mı kalkar halay çekerim, Hendrix duyduğumda da hayali gitarımı çalmaya başlarım.
Arada bir gelen email'lerde-elektronik posta-Türkçe'yi katlettiğimi, bunun örnek bir davranış olmadığı içerikli okur serzenişleri gelir.
Hayatta birilerine örnek olmak gibi bir sevdam olmadı.
Kimse kimseye örnek olmasın zaten.
Herkes kendisi olsun, herkes nasıl mutluysa öyle yaşasın. Birilerine örnek olmak kadar sıkıcı ne olabilir ki hayatta. Ben, ben olmayı bırakıp başka biri olmak için çaba sarf edeceğim. Ya da tam tersi. Çok acıklı!
Sevgili Hakkı Abi boşver ya, bırak biraz dağınık kalsın. Her sabah kim mayına basmış diye uyanılmaz ki. Böyle hayat mı geçer? Edebiyat kışlası değil ki hayat.
Bi'gün gel benim çöplüğe sana nefis gitar riff'leri çalayım. En baba 10 ballad listemi dinleteyim, nefis rock konserleri izleyip muhabbet edelim. Valideye yemek yaptırırım onu da beraber afiyetle yer, üstüne hoşaf içeriz...
Kategori : MEDYA